Kıyıköy Gezisi
      Öncelikle itiraf etmeliyim ki ben bu geziye gitmeye en başta çekiniyordum; çünkü yolun cidden ‘goggle maps’ten baktığımdan daha fazla süreceğini hissettim. Benzin istasyonlarının azlığı, herhangi bir sıkıntıda geri dönememe korkusu duydum fakat internetteki Kıyıköy yazınca çıkan fotoğrafların güzelliğinden kış vakti olsa bile ailemle beraber gitmeye karar verdik ve iyi ki de öyle karar vermişiz. İki saatlik yolu sonbaharla beraber rengi değişmiş renk renk ağaçların içinden geçerek gitmemizin ardından sahilde bulunan bir kafeye vardık. Fotoğrafta da gördüğünüz gibi kahve içtik ve Kıyıköy hakkında bilgi aldık. Meğersem Kıyıköy bir yazlık mekan olmasının yanında akademisyenlerin tezlerini tamamlamak için İstanbul’un dışarısına çıkıp rahat nefes almak, kafa dinlemek ve doğayla vakit geçirmek adına gittikleri bir mekanmış. Bu bilgilerin ve asla gerçekleşmeyecek Kıyıköy'de yazı geçirme düşlerimiz üzerine kurduğumuz sohbetimizin ardından dışarı çıktık. Biz dışarı çıkar çıkmaz kangallardan oluşan bir köpek sürüsü bizi karşıladı. Her birinin arkadaş canlısı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim, yani en azından çivili tasması olan Carlos dışında. Onlarla beraber sahilde biraz oyun oynadık ve gözlemlerim üzerine söyleyebilirim ki cidden tek istekleri onlarla oyun oynamanız ve onları sevmeniz...Buranın ardından Kıyıköy'ün tepesinde bulunan restorana karnımızı doyurmak için gittik ve yukarıda gördüğünüz tatlı kedi ile beraber balık yedik. Ardından, kafede otururken orada çalışan adamın bize  söylediği manastıra ve yürünecek güzel yerlere doğru ilerdik. Bizans dönemi kaya manstırlarının en güzel örneklerinden olan Aya Nikola Manastırına doğru ilerlerken Avrupa Birliği tarafından yaptırılan arnavut kaldırımları üzerinde yürüdük. Masallardan fırlayıp çıkmış bir mekana benziyordu ve etrafımızı sanki tam bir doğa harikası kuşatmıştı, manastırın içi hafif küf koksa da:) Ardından yukarıda gördüğünüz köprünün üzerinden geçerek yemek sonrası birazcık köyün içerisinde yürüdük fakat karanlık bastırmak üzere olduğundan anılarımızı alıp arabaya atladık ve İstanbul’a doğru ilerlemeye başladık. Yazacaklarımı bitirirken söylemek isterim ki İstanbul’un dışarısına çıkıp nefes almak isteyen herkesin Kıyıköy’e uğramasını tavsiye ederim. Benim gibi tepedeki deniz manzaralı restoranda yemek yiyebilir, sahildeki köpeklerle oyun oynayabilir, oradaki kafede kahve içebilir, manastırı gezebilir, köyün içinde yürüyebilir ve geceyi de Kıyıköy Marina Konaklama’da kalabilirsiniz. (Kafede çalışan adama göre bungalovlarda kalmak istemezseniz kalınacak ikinci güzel yermiş.) Kıyıköy’e uğramanız dileğiyle...

Yorumlar

Popüler Yayınlar